Perşembe, Ekim 12, 2006

bitpazarı

bitpazarlarını çok severim. yaşanmış ve daha yaşanmaya hazır sürüyle eşya vardır o daracık sokakların girintilerinde çıkıntılarında. tüketimin biraz sekteye uğradığı yerlerdir de aynı zamanda bitpazarları. evlerde birdaha hiç giyilmeyecek olsalar da bekletilmemiş ve onlara ilk alındıkları günkü gözle bakılabilecek bir yere, askılara, raflara dizilmişlerdir yine. eski olsalar da yeni sahipleri için "yeni"dirler bitpazarı malları. bir eşya hiç bu kadar çok yeniden doğamaz başka türlü.
10 yıldır zaman zaman uğrarım bitpazarlarına. neler almadım ki: postallar, deri pardesüler, eski, marka (lee, wrangler vs.) jeanler, yıllar öncesinin modası olan kadife paltolar, güderi pardesüler, zamanın müzik dinleme araçlarından "kaset"ler, ufak tefek süs eşyaları, abajurlar, avizeler, takılar, çakmaklar, resim çerçeveleri, kitaplar. belki şuan aklıma gelmeyen daha birçok eşya işte.. ankara'da opera duraklarında ulus'a doğru giderken sağda spotçular çarşısının iç tarafındadır bitpazarı. nam-ı diğer itfaiye. orada her daim muhakkak zevkinize uygun bir deri çıkar. uzun ya da kısa bir ceket-palto.. yalnız bir selahattin abi vardır ki; bitpazarı pardesülerinin özellikle bir dönemki popülaritesi onun burnunu ve bilumum yerlerini havaya kaldırmış, müşteriye neredeyse pislik muamelesi yapmaya başlamıştır. belki kızlar biraz daha şanslı olabilirler erkeklerin yanında ama biraz daha. o kadar. sorduğunuz bir ürünü görebilmek için yalvarmanız gerekir adeta. wrangler kotumu -ki nasıl da severek kullanmıştım yıllarca, yırtıklarından kullanılamaz hale gelene dek- ondan almıştım ama kotları gösterebilmesi için alıcı olacağımız konusunda epey ikna edici olmamız gerekmişti. adam bana zahmet ettirmeyin iki kot için diyordu resmen. sonra ondan bikaç da deri pardesü aldık. hep mallarının boya görmemiş ve temiz olmasıyla övünürdü ama aldıklarımızdan sadece benimki boyasız çıkmıştı. hala da giyerim onu zaman zaman. neyse efendim, işte uzun zaman sonra yaptığımız bir bitpazarı alışverişi vesilesiyle yazıldı tüm bunlar. tabii ki selahattin'den alınmadı bu deri ceket. o en kötü mallarına 55-60 ytl fiyat biçerken başka bir dükkandan oldukça gıcır ve hoş bir model olarak 50 ytl'ye satın alındı. erkek ceketi olduğunu da belirteyim.

Perşembe, Ekim 05, 2006

PB

hangi kadın bir mağazanın bomboş vitrinlerinin camına kocaman harfler ve sayılarla yazılmış "son 4 gün" ifadesine kayıtsız kalabilir ki.. hele bu ünlü bir markanın vitriniyse..
ben zara'nın ve mango'nun yazın ortalarında indirime girip bir de yeni sezonu yine aynı dönemde satışa sunmasından pay biçip artık indirim falan kalmamıştır piyasada diye düşünüyordum. eh, neredeyse kışlıklarda indirime girecek mango. ancak pek sık girip çıkmadığım bir mağaza olan park bravo'nun önünden annemle geçerken gözüme çarpan şu "son 4 gün" yazısı annemi de çekiştirerek mağazaya dalmama sebep oldu. o da ne: bir kuyruk bir kuyruk sormayın. mağazanın içini dolanıyor adeta. yani bişeyler almak isteseniz bile bu mümkün görünmüyor. ve umarım beğendiğim ve almak istediğim bir şey olmaz diyerek dolaşıyorsunuz mağazanın içinde. neyse efendim, park bravo pek tarzım olan bir yer değil aslında. ama buna rağmen 3 parça alışveriş yaptım. annem beden kotasını aştığı için beğendiği onlarca ürünü alamadı. bense eve geldikten sonra verdiğim para çok bişey olmamasına rağmen vicdanım sızlayarak pişmanlık ve mide bulantısı arasında gidip geldim. tarzım olmayan şeyleri sırf uygun fiyatlı olduğu için almak bilinçsiz tüketiciliğin başta gelen alamet-i farikalarındandır. biraz da görmemişlik.. açlıktan çıkmış gibi doldurursunuz midenizi ve kusmak istersiniz ya sonra, işte aynen onu yaşadım.
önce beğendiğim bişey çıkmadı. sonra kumaşı hoşuma giden bir ceket/gömleğin 9 ytl olduğunu farkedince şunu alayım bari dedim, 9 ytl ne ki.. ardından gözüme hoş gelen kırpık ama şirince bir gömleğin ceketin içinde hoş duracağını düşünüp iki rengi arasında karar veremedim. annem tutturdu ikisini de al işte diye. o da 9 ytl idi. amaan alayım gitsin dedim. ucuz ve az çok güzl olan herşeyin gözüme hoş görüneceği o büyülü alışveriş/tüketim anındaydım çünkü. aldım.
evde ben bunları giyemem ki diye düşünmeye başlamam ve midem bulantım aynı zamana denk geliyor. onları giymek için hiç de sabırsızlanmıyorum.
park bravo demişken ilgili bir not: park bravo'nun outlet mağazası yakınlarda Millenium Outlet'de açılacak. ilgililerine bilgi. ben mi, pek ilgilenmiyorum şu an. ama yine de bakmaktan zarar gelmez (mi???)

Salı, Ekim 03, 2006

tunalı hilmi'de...



next, bir ingiliz markası. kadın-erkek ve çocuk kıyafetleri üretiyor. ayrıca ev eşyaları üretimi de var ama sanırım türkiye'de satışı yapılmıyor bu ürünlerin. ilk mağazasını ankamall'da açtı. zara-mango-h&m tarzı bir çizgisi var. yurtdışı satış fiyatları çok çok uygun ancak türkiye fiyatları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. benzer markalarla kıyaslandığında belki bir nebze uygun olduğundan bahsedilebilir ancak aynı markanın yurtdışı fiyatlarıyla yapılan bir kıyaslama "ama haksızlık buu" dedirtiyor insana. next'in özellikle çocuk kreasyonları harika. bu sayfalarda ürünlerin fiyatları 3 pounddan başlıyor ve rahatlıkla beğeneceğiniz bir çocuk jeanini mesela 5 pounda bulabiliyorsunuz. fakat geçen sezon ankamall'daki mağazasında çokca beğendiğim bir çocuk pantolonunun fiyatı 60 ytl idi. fiyatlar üç aşağı beş yukarı bu civarda seyrediyordu. uygun fiyatlı ürünler de vardı tabii ama almak için can atacağınız asıl kıyafetler biraz pahalıya geliyordu.
yukardaki sweat next'in. ama ankamall'dan almadım. önce fiyatını sonra da yerini söyleyeyim: 1 ytl.
şimdii, tunalı'ya esat caddesinden girdiniz diyelim.. yolun sağından devam edin. kuğulu istikametinde dümdüz yürüyorsunuz. çok ilerlemeden ayakkabı dünyasını ve vitrininde ebru gündeş'in ünsüzlük zamanlarından kalma yeni yetme kızlık fotoğrafının yer aldığı o fotoğrafçıyı geçiyorsunuz hemen sağda yol seviyesinden biraz aşağıda merdivenlerle inilen ufacık bir mağaza görüyorsunuz. adına hiç dikkat etmedim maalesef. bu mağazanın dışı her zaman 1-2 ve 3 ytl'lik ürünlerle dolu oluyor. ünlü markaların ihraç fazlası ürünlerini buradan bulabilirsiniz. kadın ve çocuk kıyafetleri var. mağazanın içinde ise dışardakiler kadar ucuz olmamakla beraber yine de uygun fiyatlı ürünler bulmak mümkün. geçen kış h&m marka bir paltoyu, hem de sezon ürünü olan bir paltoyu oradan 20 ytl'ye bulmuştum. eh elbette oranın da indirim zamanları var ve ucuz olan bir şeyi biraz bekleyerek daha da ucuza alabilirsiniz. mağazanın fotoğrafını çekebilirsem sayfaya koyarım. sık sık uğramakta fayda var. çünkü her zaman çok kalabalık ve müdavimleri olan bir yer. hemen yanında benzer bir mağaza daha var ama pek itibar etmemek lazım. fiyat/çeşit performansı çok düşük. halbuki daha büyük bir alana sahip ama diğer taraf kadar iyi iş yapmıyor.
yukarıdaki sweatin bir de kırmızı-siyah çizgili, deseni yaldızlı sarıyla basılmış olanı da vardı.
tunalı'da benzer şekillerde çalışan başka pasajlar ve mağazalar da var tabii. yeri geldikçe onlardan da bahsedeceğim.

Pazartesi, Ekim 02, 2006

ayak-kabı


insanlar binlerce yıldır ayaklarını dış etkenlerden korumaya çalışmış ve bunun için başta deri parçaları vb şeyler sarmışlarsa da, bildiğimiz anlamda ayakkabı üretimi(sağ ve solu olan ayakkabılar) ve modasına öncülük edenler İÖ. 200'de Romalılardı. hatta o yıllarda bir ayakkabı loncası bile kurulmuştu. diğer yandan dünya kültür mirasları arasında İÖ. 8500'lerden kalma, yavşan kabuğu lifinden yapılma sandalet bile var. bir de hz. muhammed'e ait olduğu iddia edilen iki ayrı tek sandaletin görüntüleri yayımlandı geçenlerde medyada. ayakkabı her zaman tüm giyim kuşam ürünlerinden daha özel bir yere sahip oldu galiba. 30 yıldır masalsı ayakkabılar üretip tasarlayan manolo blahnik, "sadece bir ayakkabı ama, giyen kadının gerçek dünyadan kaçabilmesini, birkaç dakikalığına da olsa mutlu olabilmesini sağlıyorsa o zaman belki de ayakkabıdan öte birşeydir." diyor. pek çok kadın da bu görüşte. kadınların çoğu ayakkabı tutkunu ve ayakkabıyı bir anti-depresan olarak görüyorlar. yeni ve özgün bir ayakkabı her zaman keyif veriyor, herşeyi unutturuyor gerçekten.
buarada ilginç bir nokta şu ki, rönesansla beraber moda olan yüksek topukluları ilk kullananlar erkeklermiş. kadınların zaten uzuun eteklerden dolayı ayakkabıda herhangi bir farkılılığa bile ihtiyaçları yokmuş. ayakkabı terminolojisinden bir kaç örnek vermeden önce son bir not, bizde ayakkabı üretimi Fatih döneminde başlamış.
stiletto: italyanca hançer(stilo) kökü, 1950'lerde sivri ve yüksek topuklulara stiletto olarak isim verdi.
pabuç: farsça pa (ayak) ve puş (örten) kelimelerinden müteşekkildir.
galoş: aslında ispanyolca ahşap ayakkabının adı olan bu kelime eski yunancada kalon (ahşap) ve pous (ayak) kelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur. bugünse naylon ayakkabı koruyucularına galoş diyoruz.
iscarpin: fransızca escarpin.
rugan: farsça revgandan gelir. parlak deri anlamındadır.
espadril: altı örgü ipten yapılmış ispanyol köylü ayakkabısıdır.
mokasen: kızılderili ayakkabısıdır. ikinci dünya savaşı sonrası tüm dünyada yagınlaşmıştır.
ve gelelim ayakkabı çeşitlerimizden çizme'ye. çizmenin eski türkçedeki karşılığı edikmiş ve çizmeyi ilk kullananlar göçebe halklarmış. ve avrupada çizme üretimin gelişip yaygınlaştığı tarih 1800'lere uzanıyormuş.
ayakkabıda pekçok marka var elbet. ancak hepsi herkes tarafından ulaşılabilir değil malumunuz. yoksa başdöndürücü bir ayakkabıyı gardrobunuza koymaktan sizi ne alıkoyabilir ki. beta bir taraftan özgün tasarımlar yapabilen ve öte yandan ulaşılabilir olan türk markalarından biri. her sezon her tasarımını beğenmesem de zaman zaman çok iyi işler çıkarıyorlar. özellikle geçmiş yıllarda çok daha çıldırtıcı ayakkabılar yapmışlardı bana göre. zaman geçtikçe markanın tatklit edilme oranı da artıyor tabii. piyasa size özgü hissederek aldığınız bir modelin taklitleriyle doluveriyor bir anda.
beta çok da ulaşılmaz bir marka değil demiştik, elbette burada yer almasının bir nedeni de ulaşılabilirliği kolaylaştıran bir outlet mağazasının olması ve orada işinize yarar birkaç parça bulabilecek olmanız.
bahsettiğim mağaza millenium outlet içerisinde yer alıyor. ankara'da yaşayan çoğu insan sanırım haberdardır millenium outlet'den. yanlış hatırlamıyorsam açılalı 1,5 yıl kadar oldu. İstanbul yolunda, carrefourre'un hemen yanında.
millenium outlet'de ben en fazla sevindiren mağaza tabii ki beta olmuştu. düzenli bir takipten sonra sezonda yaklaşık 200 ytl'ye satılan bu çizmelere 50 ytl'ye kavuştum. bir de 3 taksit yaptılar. ancak ben yaz başlamaya yüz tutmuşken almıştım bunları. geçenlerde uğradığımda aynı çizmelerin ve tabii farklı modellerin de yeniden rafa çıktığını ve bu kez 70 ytl'den satıldığını gördüm. hala oldukça uygunlar yani. zaten alırken satış görevlisi çizmelerin sezonu gelince yine biraz daha fiyat artımıyla satışa çıkacağını söylemişti. çok yüksek taban sevmiyorsanız neredeyse dümdüz olan modelleri de var. ya da benimkinin aynısı olup da aksesuvarlarında farklılığa gidilmiş modelleri ve renkleri de mevcut.

not: Dost yay. Gündelik Hayatımızın Tarihi ve National Geographic Eylül 2006 sayısından faydalanılmıştır.